İslam Medeniyetinin ve Osmanlı Devleti’nin kültürel zenginliğini yansıtan önemli yapılardan biri, Yakup Ağa Külliyesi.

Külliye Nedir?

Arapça “bütün, hepsi, tamamı” anlamına gelen küll kelimesinden türetilen Külliye, cami ile birlikte medrese, hamam, mektep, imarethane (aşevi), türbe, kütüphane, darüşşifa, kervansaray, çarşı vb. binalardan oluşan yapılar topluluğudur.

        Niceliksel olarak yapılar topluluğu olarak tanımlanan külliye kavramı niteliksel olarak bakıldığında bulunduğu kentin dini, sosyal, kültürel, bilimsel ve ticari merkezidir.

        Külliye kavramının temelinde sosyal hizmet olarak halka parasız hizmet ilkesi bulunmaktadır. Külliye içinde ve dışında han, çarşı, fırın, değirmen, mum imalathanesi, boyahane, sal-hane, bayram ve pazar yerleri gibi ticaret amacıyla kurulmuş yapılardan elde edilen gelirler ile külliye giderleri karşılanırdı.

        İslam toplumunda şehirlerde mahalle hayatı külliyeler çevresindeki mimari yapıda yoğunlaşmaktaydı.

        Şehrin merkezini külliyeler, külliyelerin merkezini ise camiler oluşturmaktaydı. Diğer yapılar camiyi çevreler. Cami ve avlusu, cuma namazlarındaki zorunlu toplanma yeri olmasının yanı sıra bir tören ve müzakere merkeziydi. İnsanlar cami avlularında buluşuyor, sohbet ediyor, kaynaşıyorlardı.

Şemsi Ahmet Paşa Külliyesi

Küçük Külliye Örneği

Necipoglu, Gülru. The Age of Sinan: Architectural Culture in the Ottoman Empire. London: Reaktion Books, 2005.

Şemsi Ahmet Paşa Külliyesi Planı

Küçük Külliye Planı

Necipoglu, Gülru. The Age of Sinan: Architectural Culture in the Ottoman Empire. London: Reaktion Books, 2005.

Kentin en önemli yapısı olan cami zamanla kurumsallaşarak genişlemiş ve yeni işlevler kazanarak külliyeleri oluşturmuştur. Cami yanında küçük yapılarla başlayan külliye yapılaşması zamanla yerini büyük külliyelere bırakmışlardır.

        İslâmiyet’in ilk devrinden başlayarak camiyle bütünleşen birçok fonksiyona sahip külliye yapılaşmasına rastlanmaktadır. Medine’de bulunan Mescid-i Nebevî bu anlamda bir külliye gibi çok fonksiyona sahip ilk yapı olarak görülebilir. Emevîler, Abbâsîler, Karahanlılar, Gazneliler ve Selçuklular zamanında devam eden külliye yapılaşması Osmanlı döneminde de sayıları artarak devam ettirilmiş ve önceki örneklere göre daha çok sayıda yapıyı bünyesinde bulundurmuştur.

        Kurucularının oluşturduğu zengin vakıflar sayesinde bu külliyeler uzun süre fonksiyonlarını aksatmadan sürdürmüş, devletin imar ve iskân siyasetiyle çeşitli yerlerin bu vakıf programları sayesinde şenlendirilmesi sağlanmıştır. Topluma faydalı hayır kurumları kazandırma düşüncesiyle ele alınan külliyeler inşa edildikleri yere uygun olarak birçok ihtiyacı karşılamaktaydı. Cami, medrese, türbe, mektep, imaret (yemekhane, mutfak, kiler, fırın), dârüşşifâ, han, çarşı, dükkânlar, hamam, sebil, çeşme, muvakkithâne, evler, odalar, ahır vb. yapıların çoğunu veya bir kısmını bünyesine alan külliyelerle şehirler gelişmiş, menziller üzerinde inşa edilenlerin etrafında yeni yerleşimlerin oluşması sağlanmıştır.

Kastamonu’da bulunan Yakupağa Külliyesi, Osmanlı Devleti’nin ve dolayısıyla İslam Medeniyetinin kültürel zenginliğini yansıtan önemli yapılardan biridir.

Yakup Ağa Külliyesi

Bugüne kadar yazılı bütün kaynaklarda caminin 954 H. yılında Yakub Ağa tarafından- yaptırıldığı belirtilmiştir. İstisna olarak, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, eseri Yakub Ağa’nın değil, Mevlana Halimi Çelebi’nin yaptırdığını söylemiştir. İlginç olan, bu konunun Uzunçarşılı dışında kimsenin dikkatini çekmemiş olmasıdır. Kitabede Yakub Ağa’nın ismi geçmesine karşılık, camiyi onun yaptırdığına dair bir ibare bulunmamakta, ayrıca tamir kelimesi açıkça okunmaktadır.
        Kitabedeki tamir kelimesinin yanında vakfiyeden’de anlaşılan, aynı yerde bulunan medresenin Yakub Ağa tarafından yaptırıldığı, Camii ve sıbyan mektebinin ise Halimi Çelebi tarafından yaptırıldığıdır. Büyük bir ihtimalle, burada daha önce Halimi Çelebi tarafından yaptırılan bir cami bulunmaktadır. Bu cami ve mektebin yanına medreseyi
inşa ettiren Yakub Ağa, medresenin inşası sırasında, bu tamire muhtaç camiyi ya tamamen yıktırıp, ya da tamir ettirerek daha sonra da vakfiyesini düzenlettirmiştir.

        Külliye, ilk olarak 1514 yılında Yavuz Sultan Selim’in hocası Halimi Çelebi’nin yaptırdığı cami ile başlamıştır. Daha sonra Kanuni Sultan Süleyman’ın Hazine Reisi Yakup Ağa camiyi 1547 yılında tadilata alıp; yanına medrese, imaret, misafirhane ve sıbyan mektebi inşa ettirerek yapıyı külliye haline getirmiştir. Resmi kayıtlarda Yakupağa Camii ve Külliyesi halk arasında Ağaimareti olarak da anılmaktadır.

Yakup Ağa Kimdir?

Yakub Ağa’nın kitabeye göre 954 H. yılında Hazinedarbaşı olarak Osmanlı Sarayında görev yaptığını anlıyoruz. 965 H. tarihli vakfıyeye göre ise Unvanı “Atabe-i Aliyye Ağası” olarak değişmiş  görünmektedir. Bilindiği üzere o dönemde Osmanlı Sarayında dört büyük iç ağalığı vardır (Pakalın, 1983 ). İşin ilginç yanı 954 H. tarihli kitabede hazinedarbaşı olarak geçen Yakub Ağa tarafından camiye vakfedilen edilen aynı tarihli iki bakır şamdanda, görevi bu sefer “Serkilar-ı” (ki ercibaşı) olarak yazılmıştır. Herhalde, şamdanların siparişi verildiği zamanki görevi de Kilercibaşı’lık olmalıdır. Yakub Ağa’nın caminin tamir tarihi olan 954 H. ile, vakfiyenin tanzun tarihi olan 965 H. yılları arasında, değişik iç ağalığı görevlerinde bulunduğunu kitabe, camideki şamdanlar (şu anda yok) ve vakfiyeden anlıyoruz.

        Camiyi tamir ettiren Yakup Ağa’nın kimliği Sicil-i Osmani’de 16. yüzyılda yaşamış bir sürü Yakup Ağa’nın varlığı nedeniyle kesin olarak belirlenememiştir. H.954 / M.1547’de ölen Kapıağası Yakup en kuvvetli aday ise de, Samatya Ağa Hamamı ve Eski Saray’daki Ağa Mesciti’nin banisi olan ve H.954 / M.1547’de ölen Yakup Ağa olması da mümkündür. Sonuncu Kapıağası Yakup’un Tophane Ağa Hamamı ve Demirkapı Ağa Hamamı’nın da banisi olduğu iddia edilmektedir. 

Yakup Ağa Camii

Yakup Ağa Camisi bir kenarı 11,50m olan kubbeyle örtülü kare planlı bir iç mekanla 14,54 x 4,80m boyutlarındaki son cemaat yerinden oluşur. Minare Caminin kuzeybatı köşesinde yapıya bitişik olarak yer almaktadır. Minarenin kürsüsü beşgen planlıdır. Caminin kıble yönünde üç yüzlü ve 2,93m deriliğinde bir niş yapılarak mihrap içine konulmuştur.

        İçte kare plandan kubbeye geçiş pandantiflerle olmuştur. Dışta sekiz köşeli bir kubbe kasnağı vardır. Son cemaat mahallinde sekizgen planlı dört adet sütun vardır. Sütunlar üzerinde baklavalı başlıklar bulunmaktadır. Cami mermerden yapılmış süslesiz bir minbere sahiptir. Yakupağa Camisi yanaşık derzli kesme taş örgü tekniği ile inşa edilmiştir. 

Yakup Ağa Cami Kitabesi

yakupağa cami kitabesi

Hazinedarbaşı Yakup Ağa camiyi tamir ederek yüksek firdevs cennetine dönderdi. Bu caminin tamirini gören zahid ve abidler beğendiler, aferin dediler. Tatlı dilli bir adam tarihini şöyle dedi: "Burası Allah'a hamd-u sena edecek yer ve din ehlinin durağıdır."

Yakupağa İmareti

Yakupağa Medresesi

Bir yanıt yazın